Roma Döneminde Tiyatro ve Aydınlatma Sorunu
- Zerrin Avan
- 16 Eyl
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 3 gün önce
Antik Tiyatro. Sahne Sanatları
Yazan: Sanat Tarihçisi Zerrin Avan
Giriş

Roma’da dramatik gösterilerin gündüz oynanmasının temel sebeplerinden biri, tiyatrolarda aydınlatma sisteminin bulunmamasıydı. Bu durum, sahnelerin planlanışını, izleyici alışkanlıklarını ve oyunların zamanlamasını doğrudan etkilemiştir.
Konuralp Antik Tiyatrosu'nda Roma döneminde klasik Yunan’daki anlamda Dionysos şenlikleri (dini temelli dramalar) oynanmadı. Ancak Dionysos/Bacchus kültünün etkisi, şenlikli halk eğlenceleri, müzik ve pantomimlerle dolaylı biçimde varlığını sürdürmüş olabilir. Ancak, Konuralp kazılarında elde edilen buluntular, Konuralp Antik Tiyatrosu’nun sadece sahne amaçlı bir yapı olmadığını; Dionysos kültünün burada gerçekten işlevsel olarak yer aldığını, sembolik ve muhtemelen dinsel/ritüel boyutları olduğunu gösteriyor.
Ancak, Roma İmparatorluk döneminde tiyatrolar kolektif eğlence mekanları haline geldi. Gladyatör oyunları, araba yarışları gibi daha görkemli ve kolay tüketilen gösteriler, tragedyanın etkisini azalttı.
Roma Döneminde Gösteriler
Roma’da dramatik sanat, Helenistik Yunan’dan alınan kalıplarla şekillenmiş; komediler (comoediae), trajediler (tragoediae), farslar (mimi) ve pantomimler (pantomimi) sahnelenmiştir. Halk arasında en çok rağbet görenler, özellikle kolay anlaşılır fars ve pantomimler olmuştur. en çok rağbet gördükleri dönem, MÖ 1. yüzyıldan başlayarak MS 1.–2. yüzyıllardır.
Buna karşılık trajedi, Roma’da kalıcı bir etki bırakmamış; komediler ise yalnızca uyarlamalar aracılığıyla yaşamıştır. Plautus ve Terentius’un eserleri, bu durumun günümüze ulaşan en belirgin örnekleridir .
Yunan trajedisi, polis (şehir-devlet) yapısının dinsel-ritüel çerçevesinde (özellikle Dionysos şenliklerinde) doğmuştu. Roma’da ise böyle bir dinsel/toplumsal zemin yoktu. Halk, tragedyanın felsefi ve ahlaki derinliklerine uzak kaldı. Hem antik yazarların gözlemlerinden hem de arkeolojik/sosyolojik verilerden anlaşıldığı üzere, pratik, eğlence ve gösteriş odaklı Roma dönemi seyircisi, trajediyi fazla ağır, yabancı ve yapay buldu.
Cicero ve Quintilian, Roma seyircisinin daha çok eğlence odaklı olduğunu belirtirler. Cicero, tragedya dinleyicisinin azaldığını, komedilerin ve kısa oyunların rağbet gördüğünü aktarır. Horatius, Ars Poetica’da tragedyanın kurallarıyla ilgili uyarılar yaparken aslında dönemin seyircisinin bu ağır kurallardan sıkıldığını da ima eder. Seneca’nın tragedyalari, daha çok okunmak için yazılmıştır; sahnede oynanmadıklarını gösteren işaretler vardır. Bu da seyircinin trajediye ilgisinin düşük olduğunu kanıtlar.
Mary Beard & John North – Religions of Rome, Roma seyircisinin tragedyayı “fazla entelektüel” bulduğunu; popüler zevkin mimesis, dans ve müziğe kaydığını açıklar. George Duckworth – The Nature of Roman Comedy, trajedinin Roma sahnelerinde kısa sürede gölgede kaldığını ve komedi ile farsın halk tarafından daha çok tercih edildiğini belirtir.
Aydınlatmanın Yokluğu ve Zamanlama
Vitruvius, De Architectura’da tiyatroların konumlandırılmasında ışığın öneminden söz eder. Mekanın hem akustiğe hem ışığa göre seçilmesi gerektiğini aktarır.
Roma tiyatrolarında günümüzdeki gibi yapay ışıklandırma tekniği bulunmadığından gösteriler yalnızca gündüz saatlerinde yapılabiliyordu . Başlangıçta öğle yemeğinden (prandium) sonra oynanan oyunlar, Cicero’nun zamanında (MÖ 1. yüzyıl) sabah saatlerine çekilmiştir. Bunun nedeni, Roma toplumunun gündelik yaşam düzeni ile seyircilerin sıcak saatlerde tiyatroda toplanmakta zorlanmasıydı.
Roma’nın en ünlü hatibi, hukukçusu, filozofu ve devlet adamı Marcus Tullius Cicero (MÖ 106 – MÖ 43)'nun yaşadığı dönem, Roma’da hem politik hem de kültürel açıdan bir geçiş evresiydi. “Homo novus” (soylu kökenli olmayan) olmasına rağmen, yeteneği sayesinde senatoda yükselmiş, MÖ. 63’te konsül olmuştur. Ancak MÖ 43’te, II. Triumvirlik döneminde Marcus Antonius’un emriyle öldürülmüştür.
Ludos vidi; scaenae matutinae sunt, ne per meridiem solis ardore populus laboraret. “Oyunları izledim; sahneler sabahları oluyor, ki halk öğle vaktinin güneş sıcağında zahmet çekmesin.” - Cicero
Gece oyunları muhtemelen nadirdi. Eğer gece etkinlikleri yapılıyorsa, bunlar çoğunlukla özel festivallerde olurdu. Bu durumda meşale (fax), kandil (lucerna) ve yağ lambaları kullanılırdı. Ancak bu aydınlatma sınırlıydı ve daha çok sembolik işlev görüyordu.
Gündelik Yaşam ve Gösteri Saatleri
Erken dönem: Başlangıçta oyunlar genellikle öğle yemeğinden (prandium) sonra, yani günün en sıcak saatlerinde oynanıyordu.
Cicero’nun dönemi (MÖ 1. yüzyıl): Bu uygulama değiştirilerek gösteriler sabah saatlerine çekildi. Cicero, bir mektubunda oyunların artık sabah sergilendiğini, böylece hem seyircinin hem de hatiplerin (forumda bulunması gereken politikacıların) programına daha uygun olduğunu belirtir (Ad Atticum II.19; Ad Fam. VII.1).
Ludos autem, ut mos est, matutinos fecerunt; ita populus et delectatur et negotiis postea vacat. “Oyunları ise gelenek olduğu üzere sabahları düzenlediler; böylece halk hem eğleniyor hem de sonrasında işlerine vakit ayırabiliyor.” - Cicero
Oyunların Süresi ve Aralar
Bir komedinin süresi ortalama iki saat kadardı. Ancak sahne aralarında verilen müzik molaları bu süreyi uzatıyordu. Gün içinde bir oyunun iki kez sahnelendiği vakalar da kaydedilmiştir; fakat bu oldukça istisnaidir. Çünkü Roma tiyatroları yalnızca dramatik oyunlara değil, gladyatör dövüşleri, hayvan gösterileri ve halkı cezbeden diğer eğlencelere de ev sahipliği yapıyordu.

Kültürel Sonuçlar
Aydınlatmanın olmayışı, Roma tiyatrolarını günümüzdeki kapalı, ışık kontrollü salonlardan farklı kılar. Roma’da tiyatro, açık hava yapılarıyla toplumun gündelik yaşamına eklemlenmiş, güneşin doğal döngüsüne bağlı bir sanat formu olmuştur. Bu durum, yalnızca sahnelenme tekniklerini değil, izleyici psikolojisini ve dramatik sanatın gelişimini de etkilemiştir.
Sonuç
Bu kültürel düzen alışkanlıkları, Roma dönemi tiyatrosunun toplumsal pratiklere bağımlı olduğunu gösterir. Yunan ve dolayısıyla Dionysos şenliklerinden farklı olarak, Roma’da tiyatro bağımsız bir sanatsal kurum olmaktan çok, toplumsal eğlencelerden biri olarak görülüyordu.
Konuralp tiyatrosu, yaklaşık 8–10 bin kişilik kapasitesiyle bölgesel ölçekte büyük bir yapıdır. Bu kapasite, yalnızca elitler değil, sıradan halkın da seyirci olarak tiyatroya katıldığını gösterir. Seyirci, yalnızca oyun izlemiyor; aynı zamanda kentin Roma kimliğiyle bütünleştiğini hissediyordu. Konuralp tiyatrosunda, Yunan geleneğinden gelen trajediler yerine, Roma seyircisinin ilgi gösterdiği türlerin öne çıktığı muhtemeldir. Konuralp Tiyatrosu mimarisi ve süslemeleri, halkın göz zevkini gösterir. Konuralp’te bulunan Dionysos ikonografisi (örneğin thyrsos) tiyatronun daha çok ritüel eğlencelerle bağlantılı olduğunu düşündürür.
Konuralp Roma Tiyatrosu’nda oyunlar, büyük ölçüde gündüz doğal ışık altında oynanıyordu. Gece gösterileri çok nadirdi ve o durumda meşale ve kandil aydınlatması kullanılmış olabilir. Ancak bu yapay aydınlatma, bugünkü anlamda sahne ışığı vermekten çok atmosfer yaratmaya yarıyordu. Dolayısıyla Konuralp tiyatrosunun aydınlatma sistemi, Roma dünyasının genelinde olduğu gibi doğal ışık odaklıydı.
Kaynaklar
Cicero, Ad Atticum II.19; Ad Familiares VII.1.
Bieber, M. The History of the Greek and Roman Theater. Princeton, 1961.
Beacham, R. C. The Roman Theatre and Its Audience. Routledge, 1991.
Yorumlar